25 Ekim 2011 Salı

Yazmak Üzerine Yazmak

"Yazmak mutsuzluktur" demiş ömrünü yazmakla, çizmekle geçiren bir şair, peşinden eklemiş; "mutlu insan yazmaz!" diye...

Böyle midir gercekten? Yazdığımız cümleler hep mutsuzluklarımız mıdır? Mutlu cümlelerimizi hayal ya da özlem olarak mı döküyoruz kağıtlara? (gerçi teknolojiye yenik düştük ama hala sağlam bir kalem kağıt hayranıyım, direniyorum.)

Aslında kendi kendime düşündüğümde o en çok yazdığım dönemleri, hak veriyorum İlhan Berk'e... Bazen konuşmak istemeyiz, dilimizin sacmalama ihtimali cok yüksektir. Karşımızdakinin tepkisi cok farklı yerlere götürür bizi, kendimizi daha kötü hissedebiliriz vs... Ama öyle midir kağıt-kalem? Ne saçmalardan sacmala çıtını bile çıkartmaz. Sen farketmeden doldurur icini huzurla, kimi zaman neşeyle... Konu ister memleket meselesi olsun ister gönül, bilir kağıt-kalem...

Her aklıma geldiginde " yazmak mutsuzluktur, mutlu insan yazmaz. Bu yeryüzünü olduğu gibi görmeme engel olan ve bana bu yeryüzünü cehennem eden yazmak eyleminden kurtulduğum, mutlu oldugum bir tek şey var; resim yapmak." sözleri, anlıyorum ki yine insana en yakın dosttur kağıt, kalem...

Bir şey var ki bütün ömrüm merak ederek geçecek; bir insana bu satırları yazdıracak kadar derin ne yasatilabilir ve bütün bir ömrünü yazarak geçirmiş bir insana böyle güzel satırları kim yazdirabilir? ... Kim bilir belki (belki falan degil: kesin) bir aşk. 
Ama belli ki benimki gibi satır sonuna yazılan bir kelimeden cok daha farklı bir şey...

Öyle ki " Ne böyle sevdalar gördüm/ Ne böyle ayrılıklar..." demiş...

İşin özü, her insan yazamaz, her insan yazdıramaz. Yazan mı yazdıran mı olmak istersin derseniz... Sanırım yazan olmak derim. Öyle ya "Sana yazamam, ama seni yazarım" demiştik...

(Tabi bir de başkasını mutsuz etmektense ben mutsuz olayım, bu bile beni daha mutlu etmeye yeter. Evet, bu biraz bencillik oldu... Olayın en güzel kısmını tek başıma yaşarım:))

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder