17 Temmuz 2012 Salı

Birinin Hayali mi Kırılmış!


Geçenlerde toplamış birkaç arkadaş konuşuyoruz. Biz konuşurken konunun nereye gideceği pek belli olmaz, siyasetken spor, sporken sanat, sanatken hayat olabilir… Genel sorular sorulur özel cevaplar aranır. Böyle durumlarda her ne kadar konuşkan bir insan olsam da dinlemeyi daha çok severim.
Derken o malum sorulardan biri geldi; en büyük hayal kırıklığın ne? Düşünmeye başlandı, eskilere gidildi, dönüldü. Genelde cevaplar başkaları tarafından haksızlığa uğranılmışlıklar üzerineydi. (İşin bu kısmı da çok dramatik, başkalarının bizi incitmesine izin veriyoruz…) Hiç katılmadım bu konuya, çünkü beni hayal kırıklığına uğratan kimse olmadı, çünkü bu soruya onların bakış açısından baktım. Sonra birkaç gün düşündüm, yok canım dedim kendi kendime, çok üzüldüğüm zamanlar oldu, kendimi boşlukta hissettiğim zamanlar da, bunları hatırlıyorum ama nedenleri neydi hatırlayamıyorum… Derken aklıma geliverdi, 14-15 yaşlarındaydım, o zamana kadar öylesine alışmışım ki ufak tefek şeylerde başarılı olmaya elimi attığım her şeyi alırım sanıyorum, sınıf başkanı olmak istedim, oldum; resim yarışmasında dereceye girdim; yazılarım okul panolarında yayınlandı;  basın yayın kulübü başkanı oldum, karnelerim hep iyiydi, yarışmalara katıldım vs. vs. bunlar benim için çok değerli şeylerdi o zamanlar (küçüğüm daha:))… E tabi her şey istediğimiz gibi gitmez, etrafımda daha çok insan oluşmaya başlayıp kabımdan yavaş yavaş çıktığımda aslında çok da yetenekli ve zeki olmadığımı fark ettim.
Küçük bir çocukken kendimizi hep üstün zekâlı sanırız; hele de birkaç şeyde işe yaramışsak, birkaç esprimize gülmüşseler ve birkaç övgü sonunda başlarız kocaman hayaller kurmaya. Elbette ki büyük hayallerimiz olmazsa olduğumuz yerde sayarız, fakat bu bende bir süre sonra öyle bir hal almıştı ki sadece kendim olarak hepsini gerçekleştirebileceğimi düşünmeye başlamıştım; gereksiz özgüven. İşte en büyük hayal kırıklığımdır bu; üstün zekâlı olmadığımı anlamak.
Arada kayıp zamanlarımdır bu zamanlar.
Sonra ne mi oldu… Savaşmayı öğrendim, en çok da kendimle. Belki bir ressam, şair, yazar, heykeltıraş ya da ünlü bir avukat olamayacağım ama iyi bir savaşçı oldum. Başkaları tarafından hayal kırıklığına uğramamayı öğrendim. Peşi sıra da bir kaç kez hayal kırıklığına uğramışımdır, hep kendim yüzünden. Ne zaman ki suçu başkalarında aramaya başlıyoruz, işte o zaman işin içinden çıkamaz hale geliyoruz. Başkalarını suçlayarak kısa süre rahatlattığımız vicdanlarımızda kocaman urlar büyüyor tedavisi imkânsız hale geliyor
Belki bunları söylemeye benim yetkim yok ama unutmayalım ki başkaları bize zarar veriyorsa suçun çoğu yine bizdedir.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder